CHP’nin düzenlediği “Cumhuriyet ve Demokrasi” mitinginde yüz binler hep bir ağızdan “Darbeye hayır” dedi. AKP ile birlikte çok sayıda parti, sendika ve demokratik kitle örgütünün de katıldığı mitingde “Darbeye karşı halk iktidarı”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Her türlü darbeye karşı Taksim’deyiz” sloganları atıldı. Mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 10 maddelik Taksim Manifestosu’nu okudu ve alanda bulunanlardan onay aldı. Kılıçdaroğlu, “Kimliği, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun, her vatandaşımız özgürlükçü demokrasiyi getirmekle yükümlüdür ve namus borcumuzdur” dedi.
CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın düzenlediği, AKP ve çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü, sendika temsilcisi, sanatçı, yazar ve aydınların destek verdiği Taksim Meydanı’ndaki “Cumhuriyet ve Demokrasi” mitinginde on binler, hep bir ağızdan “Darbelere hayır” dedi. Meydandaki kitlelere “10 maddelik Taksim Manifestosu”nu okuyan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Manifestosunu oylamaya sundu. Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine alandakiler ellerini kaldırarak onay verdi.
Kılıçdaroğlu saat 18.20 sıralarında eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile kürsüye gelerek on binlere seslendi. “Gün birleşme günüdür” diyerek kitlelere seslenen Kılıçdaroğlu “Gün dikta devletine yönetimlerine karşı direnme günüdür. Gün halkın sesini dinleme günüdür. Bugün Taksim’deyiz. Bizim için, hepimizin tarih yazdığı bir gündür” dedi. Konuşmasında, “Taksim Manifestosu”nu okuyan Kılıçdaroğlu, okuduğu 10 maddeyi alandaki yurttaşların oylarına sundu. Kılıçdaroğlu, “Artık çocuklarınıza, torunlarınıza diyeceksiniz ki 24 Temmuz 2016’da Taksim Meydanı’nda demokrasiye ve Cumhuriyete bağlılığımızı, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına bağlılığımızı el kaldırarak onayladık diyeceksiniz” dedi. “Hep birlikte demokrasiye, Cumhuriyete sahip çıktık” diyen Kılıçdaroğlu, Taksim manifestosunun Türkiye Cumhuriyetinin demokrasi tarihinde yerini alacağını söyledi.
‘Tarihi bir meydandayız’
‘Tarihi bir meydandayız’ Kılıçdaroğlu “Tarihi bir meydandayız Taksim Meydanı’ndayız ve tarihi bir gündeyiz. Taksim Meydanı, bizim demokrasi tarihimizde yer alan bir meydandır. Ecevit’e suikast düzenleneceği söylendiğinde, Ecevit şu açıklamayı yaptı ‘Yarın tek başıma Taksim’e gideceğim’ dedi. Ve geldi, arkasında bugün olduğu gibi yüzbinler vardı. 1 Mayıs 1977 kanlı bir mayıs olarak tarihe geçen bir gün. Ve o gün çok sayıda vatandaşımız, hayatını verdi. Kanlı 1 Mayıs olarak bizim tarihimizde yer alan ve henüz aydınlığa kavuşmamış olan bu meydanda geldi” dedi.
Gezi Parkı’nı anımsattı
Gezi Parkı Direnişi’ni de anımsatan Kılıçdaroğlu “Ve Taksim meydanı... Ağaçların kesilmemesi için gençlerin doğaya sahip çıktığı bir meydan. Bu meydanlarda Gezi olayları yaşandı ve o olayda ellerinde karanfiller, kitaplarla gençlerimiz, bu ülkenin gençleri, umudumuz, hep beraber ayağa kalktı. Ülkemizi seviyoruz, insanlarımızı seviyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz” dedi.
Medyanın önemi
Medyanın özgürlüğünün önemine de dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Medya özgürlüğünü sağlamak hepimizin ortak görevidir. Bakın 15 Temmuz darbe girişiminin yenilgiye uğramasının ana unsurlarından birisi medya özgürlüğüdür. Medyanın açık ve net darbeye karşı olmasıdır. Dün medya özgürlüğüne karşı çıkanlar, bugün yaptıkları hataların inşallah farkına varırlar” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, darbe girişimi sırasında er ve erbaşların linç edilmesini de eleştirdi ve linç edenlerin yargılanması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Demokrasi, adalet demektir. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Yasama, yürütme ve yargı. Gelin dördüncü güç olarak medyayı da anayasamıza açıkça yazalım. Türkiye’nin hiçbir meydanı kapatılmamalı. Meydanlar halkın enerjisini boşaltacağı yerler olmalı. Balyoz, Ergenekon, Casusluk davası... Pek çok subay asker gereksiz yere hapse tıkıldı. Siyasal iktidarlar demokrasiden yana tavır alacaklarsa, iadeyi itibar yapmak zorundadırlar. Umarım 15 Temmuz darbesi uzlaşma kültürünü harekete geçirir. Ne darbe, ne dikta, yaşasın özgürlükçü demokrasi.”
24 Temmuz 2016 Taksim Manifestosu 1- 15 Temmuz darbe girişimi parlamenter demokrasimize karşı yapılmıştır. TBMM bombalanmış ama bombalar altında parlamento görevini yapmış ve darbeyi püskürtmüştür. Bu darbe girişiminin sorumlularını, varsa iç ve dış destekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz. 2- Bütün siyasal partiler darbe girişimine karşı çıkmış, demokrasi konusunda Türkiye'de tartışmasız ortak payda oluşmuştur. Siyasette uzlaşma kültürünün güçlenmesine katkı vermek zorundadır. 3- Her türlü darbeye ve parlamenter sistemin üzerindeki her türlü vesayete karşı çıkmak, demokrasiden yana olanların, bu ülkeye namus borcudur. Hep birlikte ve her zaman ne darbe ne dikta yaşasın tam demokrasi demeliyiz. 4- Darbe girişimi halkın direnme hakkını kullanmasıyla ayrı bir anlam kazanmıştır. Direnme hakkı demokrasiyi korumanın meşru bir yolu olarak ortaya çıkmıştır. 5- Demokrasimizin teminatı olan demokratik laik ve sosyal hukuk devleti ilkesinin Türkiye için ne kadar yaşamsal olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. 6- Bu darbe girişimi anayasada yasama yürütme ve yargı olarak yer alan güçler ayrılığı ilkesinin demokraside denge ve denetlem işlerinin güvencesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. 7- Balyoz, Ergenekon ve casusluk gibi davalarda mağdur edilen insanların itibar ve haklarının iadesi bütün siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır. 8- Bu darbe girişimini devlet yönetiminin liyakata dayanması gerektiğini ortaya koymuştur. Siyasal yandaşlık, cemaatçilik değil bilgi, birikim ve deneyim gibi ilkeler esas alınmalıdır. Devleti ele geçirme anlayışını tarihe gömmeliyiz. Devletin yeniden inşaası zorunludur. 9- İnancı kimliği yaşam tarzı ne olursa olsun, bu ülkenin güzel insanları bu ülkenin caddelerinde sokaklarında meydanlarında parklarında özgürce gezebilmelidir. Hiç kimse unutmasın 15 Temmuz darbe girişimi 3'ncü sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu ülkenin insanları üçüncü sınıf demokrasiye değil özgürlükçü demokrasiye layıktır. Türkiye tümüyle darbe hukukundan alınmalıdır. 10- Devlet, kinle öfkeyle ön yargıyla yönetilmez. Darbe girişiminde bulunanlar hukuk içinde yargılanmalıdır. Devletin vakarı bunu zorunlu kılmaktadır. İşkence, kötü muamele, tehdit devleti darbecilerle aynı duruma düşürür. Buna izin verilmemelidir. |