Bir milleti millet yapan iki önemli unsur vardır; milletin dili ve tarihi…
Diline ve tarihine sahip çıkamayan milletler yok olup gitmeye mahkumdur…
Mutlaka farkındasınızdır; son yıllarda hem dilimiz, hem de tarihimiz sinsi bir saldırı altında…
Bir yandan dilimizin her alanda yıpratılmaya çalışıldığını izlerken, öte yandan kerameti kendinden menkul bir takım sözde tarihçilerin binlerce yıllık tarihimizi örselemek için eğip büktüklerini, hatta bu durumun ülkeyi yönetenlerce de desteklenip kullanıldığını üzülerek görüyoruz…
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal; hem tarihimiz hem de dilimiz için iki anıt kurum kurmuş o günlerde:
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu…
Çünkü Atatürk, özellikle Avrupa devletlerinin ders kitaplarında yer alan Türklerin ikinci sınıf bir millet oldukları iddialarına ve “barbar” deyimi kullanılarak bir istilacı kavim şeklinde gösterilmelerine karşılık, bunun böyle olmadığını ve dünya tarihinde en eski çağlardan beri hakiki yerinin ne olduğunun ve medeniyete ne gibi hizmetlerinin bulunduğunun araştırılması gerektiğine inanmaktaydı.
***
Kurtuluş Savaşı sona ermiş, Cumhuriyet ilan edilmişti. Şimdi, yeni Türkiye devletini, aşılması gereken ekonomik ve sosyal sorunlar bekliyordu. Bu dönemde milli bankacılık sisteminin oluşturulması ihtiyacı derin bir şekilde hissediliyordu.
Cumhuriyet döneminin ilk ulusal bankası Atatürk'ün direktifleriyle İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlar doğrultusunda 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu:
Türkiye İş Bankası…
***
Günümüzde Dünyanın en büyük 100 bankasından biri olan İş Bankası, Aynı zamanda Şişe Cam Grubunun da kurucusu ve sahibidir. Şişe Cam grubu da Dünyanın en büyük 5. cam üreticisidir.(*)
Ve bu bankanın, dolayısıyla Şişe Cam’ın en büyük ortağı ve sahibi bankanın çalışanları ve emeklileridir.
Aslında bu cumhuriyetin ekonomi modelidir…
Düşünün; büyük sermaye grupları, uluslarası sermaye şirketlerinin yanında, sahibi kendi çalışanları olan dünya çapında bir banka ve bu bankanın sahip olduğu dünya çapında şirketler…
Sermayenin tabana yayılmasının bundan daha iyi bir modeli var mı?
Siz bu kuruluşlarda çalışan olsanız, sahibi olduğunuz bu kuruluşta grev yapar mısınız?
***
Gelelim en tartışmalı konuya;
İş Bankası’nın yüzde 28 hissesi CHP’ye aittir.
Bu hisseler Atatürk hisseleridir…
Ve bazı “jöleli” çapsızlar “bir partinin bankası mı olurmuş” diye yorum yaparak bu müstesna bankayı ve aslında Cumhuriyeti yıpratmaya çalışıyorlar…
***
Anlatayım;
Bu hisseler nedeniyle CHP’ye bir kuruş para verilmemektedir.
Bankanın her yıl dağıttığı kardan bu hisseler düşen kısım, bir kuruşuna bile dokunulmadan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na aktarılmaktadır…
Yani bizi biz yapan iki temel kuruma…
Şimdi gördünüz mü gerçek dehayı…
Bir yandan kurduğu banka ve şirketler hem dünyanın en büyük, en değerli kurumları haline gelirken, yetiştirdiği insan kaynağıyla ülkeye gerçek sermaye kazandırırken, öte yandan dilimiz ve tarihimiz için iki dev kurumun faaliyetlerini de finanse etmekteler…
***
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu devletimizin ve milletimizin en önemli kurumlarıdır.
Bu kurumların gelirlerini sağlayan İş Bankası ise bizim milletimizin sandığındaki en değerli mücevherlerden biridir…
Bu kurumları pasifleştirmek tek kelimeyle emperyalizme uşaklık etmektir.
Sahibi kendi çalışanları ve emeklileri olan İş Bankasını yıpratmak ise uluslar arası sermayenin tuzağına düşmektir….
Türk Bankacılık sektörünün yarıdan fazlası çok uluslu sermayenin eline geçmişken, bu milli kurumlarımızı yıpratmak dilimize, tarihimize ihanet etmektir…
Ve buna kimsenin hakkı yoktur….
(*) Bu yazımı yazarken teknik destek sağlayan dostum Duayen Finans Uzmanı İsmail ARPAÇAY’a teşekkür ederim.