Saliha Buzok’un Jest Kitap etiketiyle yayımlanan öykü kitabında; ‘vicdan’, ‘merhamet’, ‘sabır’, ‘paylaşma’, ‘huzur’ gibi yan temalarla karşımıza sıklıkla masumiyetini yitirmemiş insanlar çıkıyor.
Genç yazar Saliha Buzok’un birbirinden çarpıcı öykülerinden oluşan ‘Ağır Miras’ın 3’üncü basımı Jest Kitap – Başka Yerler Yayınları etiketiyle edebiyatseverlerle buluştu.
Saliha Buzok, içinde toplam 23 öykünün yer aldığı kitabında bize, günümüzün değişen dünyasında, toplumsal vicdan, merhamet ve sınırsız sevginin önemini hatırlatıyor. Okuyucuya bir yandan adım adım yitirilen insanlığın öykülerinden kesitler sunarken, diğer yandan maddi yaşamın acımasızlığı karşısında manevi değerlere sıkı sıkıya sarılmanın güzelliğini gösteriyor.
Yaşlılardan gençlere, çocuklardan kadınlara küçük küçük hikâyelerle işlediği toplumsal panoramada, doğanın ihtişamını ve hayvan sevgisini de merkeze alarak görkemli kesitler çiziyor kitap boyunca.
Bir bakıyorsunuz tarihi mekânlarda geziniyor, insanları seyrediyor, ailelerle konuşuyor; bir bakıyorsunuz marangoz dükkânında, kitapçılarda, yazlık evlerde yaşlılarla sohbete dalıyor, onlarla şakalaşıyor.
Kâh yoksul semtlerdeki tamirci çıraklarını, gizemli adamları, dedikoducu kadınları anlatıyor; kâh soğuk yetimhaneleri, karanlık sokakları, fırtınaya tutulan iskeleleri, yağmurda üşüyen yavru köpekleri işaret ediyor.
Kimi zaman lake kokulu eski bir ceviz sandığının içindeki acıların ve sırların izinden yürüyor, kimi zaman arkadaşlarının ameliyat parasını toplayabilmek için bir an önce büyümek isteyen çocukların ‘zaman’ denilen mefhumu arayışlarına tanıklık ediyor.
MASUMİYETİNİ YİTİRMEMİŞ KARAKTERLER
Saliha Buzok’un daha çok anlatı formuna yaslanan, durum/kesit öyküleriyle biçimlendirdiği ‘Ağır Miras’ın ana temasını ‘masumiyet’ oluşturuyor. Öykülerinde ‘vicdan’, ‘merhamet’, ‘sabır’, ‘paylaşma’, ‘huzur’ gibi yan temalarla karşımıza sıklıkla masumiyetini yitirmemiş insanlar çıkıyor. Bir yandan kötülük etmek isteyen, gıybet eden, bile bile yanlış yapan, yalan söyleyen karakterlerle karşılaşırken, bir yandan onları hep vicdan ve merhametleriyle baş başa bırakan kahramanları görüyoruz.
Öykülerinin neredeyse tümünde, zor yaşam koşullarına rağmen sonsuz anlayış ve iyi niyetin, uçsuz bucaksız sevgi ve saygının mazide kalmadığını, günümüz dünyasında da var olabileceğini; ‘huzur verip huzur duyabilen’ balıkçıları (“Azimli Balıkçı”), çocukluğuna sımsıkı sarılmış şakacı, yaşlı nineleri (“Çocuklar Büyümez”), “Kötü olmazsa kim iyiyi baş üstünde taşır,” diye öğüt veren dostları (“İhtiyar Marangoz”) görmemizi, onları örnek almamızı; kurtuluşumuzun insani değerlere ve geleneğimize tutundukça gerçekleşebileceğini sezdiriyor okuyucuya.
Yoksulluğun, çaresizliğin, mutsuzluğun ve umutsuzluğun kol gezdiği bir dünyada, umut etmenin, emek vermenin, çalışmanın ve kitap okumanın ne denli önemli olduğunu da hemen her öyküsünde hissettiren genç öykücü Saliha Buzok, ‘Ağır Miras’ta okuyucuyu; doğaya ve insana saygıya, çocuklara sevgiye, yaşlılara hürmete, mahalle kültürüne, arkadaşlığa, dostluğa, paylaşmaya ve yardımlaşmaya davet ediyor.
Ve hepimizi, unuttuğumuz ve taşımakta zorlandığımız ağır bir mirası hatırlamaya ve yeniden taşımaya çağırıyor.
(Saliha Buzok, Ağır Miras, Jest Kitap – Başka Yerler Yayınları, Öykü, 136 s.)