KÜLTÜR SANATHaber Girişi : 22 Mayıs 2024 11:05

PROF.DR. NACİ GÖRÜR EYÜPSULTAN'DAN UYARDI

PROF.DR. NACİ GÖRÜR EYÜPSULTAN'DAN UYARDI
Prof. Dr. Naci Görür, merkezi Eyüpsultan'da bulunan İstanbul Müteahhit ve İş İnsanları Derneği'nin düzenlediği  'İstanbul'da Deprem ve Kentsel Dönüşüm' konulu panede konuştu.

Eyüpsultan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen panele Bilim Akademisi Üyesi, Yer Bilimci ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Eyüpsultan Belediye Başkanı Dr. Mithat Bülent Özmen, Kiptaş Genel Müdürü Ali Kurt, siyasi parti temsilcileri, meclis üyeleri, sivil toplum örgütleri temsilcileri, muhtarlar, kentsel dönüşüm kapsamındaki site yöneticileri ve inşaat sektörü temsilcileri katıldı.

 

Deprem konulu bir slayt gösteriminin ardından panelde, Yüksek İnşaat Mühendisi Mahir Polat, Kiptaş Genel Müdürü Ali Kurt ve Eyüpsultan Belediye Başkanı Dr. Mithat Bülent Özmen sunum yaptı. Panelde İhlas Haber Ajansı’nın hazırladığı "6 Şubat Kahramanmaraş Depremi" belgeseli izletildi. Katılımcılara, beklenen İstanbul depremi hakkında ise Prof. Dr. Naci Görür bilgi verdi.

 

“BU ÜLKEDE DEPREMLER OLMAYA DEVAM EDECEK. DEPREM BİTERSE DÜNYA DA ÖLÜR"

Panelde konuşan Prof. Dr. Naci Görür, "Bu ülkede depremler olmaya devam edecek. Dediğim gibi levha sınırı, levhayı yok edemezsin, durduramazsın. Levha sınırları aynen insanlardaki kalp atışı gibi bir olaydır. Yani nabız atışı gibi bir olaydır. Bir insanın nabzı durursa o insan ölür. İşte levha sınırlarında hareket durur, deprem biterse dünya da ölür. İşte gezegenlerin, gök cisimlerinin hiçbirinde bildiğimiz anlamda deprem yoktur. Deprem, yeryüzünün yaşamasını gösterir. Deprem sayesinde yeryüzünde bir döngü meydana gelir. Yani yaşam döngüsü meydana gelir" diye konuştu.

 

“BELEDİYE BAŞKANI İŞLERİNİ Mİ GÖRSÜN? YOKSA KAÇAK GÖÇEK İŞLERİN PEŞİNE Mİ DÜŞSÜN?"

Toplum olarak herkesin üzerine çeşitli görevler düştüğünü anımsatan Görür, “Önce çuvaldızı kendimize iğneyi başkasına batıralım. Biz, çoluk çocuğumuz depremde ölmek istemiyorsak, eğer bu ülkede çağdaş can güvenliğimizle, demokratik olarak mal varlığımızla, ekonomik özgürlüğümüzle, siyasi özgürlüğümüzle ebediyen yaşayacaksak, kendimizi değiştireceğiz kardeşim. Başka türlü olmaz. Belediye başkanı işlerini mi görsün? Yoksa kaçak göçek işlerin peşine mi düşsün? Buna siz karar verin" ifadelerini kullandı.

 

 

“DEPREM EN BÜYÜK ÇEVRE FELAKETİDİR"

Prof. Dr. Görür, depremin etkilerinin uzun yıllar boyunca sürdüğünü belirterek, “Deprem en büyük çevre felaketidir. Çevre kirlenirse sizin burada sağlıklı yaşamanız mümkün değildir. Yani depremde kanalizasyonunuz patlar boruları toprağa karışırsa, içme suyuna karışırsa siz sağlıklı yaşam süremezsiniz. Topraktan akarsuya, akarsudan denize, denizden bilmem neye her taraf kirlenir. Kirli bir çevre ölüm demektir. Hemen kendini göstermez, seneler içerisinde insanları hastalıktan kırar. Onun için çevre çok önemlidir. Bunu yapmanın yolu da şimdiden bu çevre kirliliğine sebep olacak şeyleri önlemektir" şeklinde konuştu.

 

“EĞER DEPREM OLURSA MARMARA BÖLGESİ ÇÖKER, ONUNLA DA KALMAZ TÜRKİYE DİZ ÇÖKER"

Olası Marmara  depremine ilişkin de konuşan Görür, “Marmara bölgesi Türkiye'nin ekonomisinin yüzde 60'ına yakınını, yani gayri safi milli hasılanın yüzde 60'ını sağlıyor. Eğer deprem olur, Marmara bölgesinde depremin çarkları durursa, Marmara bölgesi çöker, onunla kalmaz bütün Türkiye diz üstü çöker ve artık ne ekonomik özgürlüğümüz kalır, ne de siyasi özgürlüğümüz kalır. Size onu söyleyeyim, Cumhurbaşkanımızın bir lafıyla; Cumhurbaşkanına gidip diyorlar ki 'Dünya Bankası bizden borç para istiyor'. 'Ne kadar istiyor?' Diye sormuş. 5 Milyon Dolar, yanılmıyorsam. Belki de 5 Milyar Dolar. 'Verin' diyor. 'Bugün borç alan yarın talimat alır' bu onun lafı. Gerçekten öyle. Siz koca Marmara bölgesini depreme hazırlamaz çökertirseniz ondan sonra öyle özgür kalacağınızı, bağımsız kalacağınızı düşünmeyin" dedi.

 

"DEPREM DİRENÇLİ YERLEŞİK ALANLAR OLUŞTURALIM"

 

Marmara Bölgesi'nde 7.5 şiddetinde deprem öngördüğünü söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, "Marmara Denizi'ndeki fay sistemi 160 kilometre uzunluğunda Kuzey Anadolu hattının kuzey kolu.

 

Hala denizin içerisinde. Marmara Denizi'nde bu fayın en son deprem tarihi, 1766 Ağustos ve Mayıs ayıdır. Hatta 22 Mayıs, yarın da depremin yıldönümü. Binlerce insanı o zaman öldürdü. İstanbul 1766 yılında 7 büyüklüğü üzerinde 2 deprem yaşıyor. Şu an sene 2024. Bu fay sistemi her 250 yılda bir deprem görür. Yani 250 senede enerji birikiyor ve deprem yapıyor. Rahatlıyor ve 250 sene sonra bir daha oluyor.

 

1766 yılının üzerine 250 ekleyin ve 2016 yapar. O yüzden biz 'İstanbul'u depreme hazırlayın' diye bağırıyoruz. 'Marmara Bölgesi'ne ve İstanbul'a dikkat edin' diyoruz. Fay hattı kırılırsa 7.5 büyüklüğüne varan deprem olacak. Benim derdim, deprem dirençli yerleşik alanları oluşturalım. Deprem mekanizması bu ülkede 13,6 milyon sene önce başladı. 13,6 milyon seneden beri bu topraklarda deprem oluyor" ifadelerini kullandı.

 

Prof. Dr. Naci Görür, "Eyüpsultan'ın güney alanlarına dikkat etmemiz gerekiyor. Bizim için yumuşak karnımız Eyüpsultan'ın güney kısmı. Deprem kentindeki belediye başkanları, depremi belirli ölçüde bilmek zorundadır. Afet yönetimi, afet işleri ve deprem. Marmara Bölgesi, Türkiye ekonomisinin yani gayri safi milli hasılanın yüzde 60'ına yakınını sağlıyor. En ihtiyaç olduğu zamanda ekonominin çarkları dönmeli ki bize verilen zararı kolay atlatalım" şeklinde konuştu.

 

FAYLARI VE DEPREMİ BIRAKALIM DEPREM DİRENÇLİ YERLEŞİM ALANLARI YAPALIM"

 

Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu kabul ederek depreme dirençli yerleşim alanları yapılması gerektiğini belirten Görür, "Depremleri faylar üretiyor. Fay araştırmaları yapmak çok güzel.

 

Üniversitelerimiz var onlar araştırsınlar. Kamuoyunun önünde tartışmaya gerek yok. Biz 40 sene dağlarda çalıştık. Çalışsın, fayları bulsun, yazsın, çizsin, uluslararası dergilerde yayınlasın. Uluslararası bilim platformlarında bunu tartışsın. Gerekiyorsa devlet büyüklerine bilgi versin. Bizim bir derdimiz var.

 

O da şu; Türkiye Cumhuriyeti bir fay örgüsüyle karşı karşıya. Türkiye'nin hemen hemen her yeri canlı faylarla örülmüş bir vaziyettedir. Bugün, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa diğer gün muhakkak bir büyük deprem oluyor. Ben diyorum ki; fayları ve depremi bırakalım. Bir kabul yapalım. 'Benim ülkem deprem ülkesi' diyelim. Madem öyle, deprem dirençli yerleşim alanları yapalım. Bu işi kökten çözelim. Konuşulması gereken konu bu" dedi.