İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut, düzenlenen devir teslim töreniyle görevini halefi Can Akın Çağlar’a bıraktı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreterliği görevini yaklaşık 1 yıldır sürdüren Yavuz Erkut, yaş haddinden emekliye ayrıldı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Erkut’tan boşalan göreve, birçok kamu ve özel kuruluşunda üst düzey yöneticilik yapmış Can Akın Çağlar’ı atadı. “İBB Genel Sekreter Devir Teslim Töreni”, Saraçhane’deki merkez binada gerçekleştirildi. Törene; İmamoğlu ile birlikte ilçe belediye başkanları, İBB Meclis üyeleri ve İBB üst yönetimi katıldı. İlk konuşmayı yapmak üzere kürsüye çağrılan Erkut, dakikalarca ayakta alkışlandı.
ERKUT DAKİKALARCA ALKIŞLANDI
Göreve getiriliş sürecinden son 1 yılda yaşadıkları sorunlarla ürettikleri çözümlere kadar kısa bir özet yapan Erkut, duygusal yönü ağır basan sözlerle veda etti. “Temelde niyet önemli” diyen Erkut, şunları söyledi:
“Niyet iyiyse sonuçları her zaman iyi oluyor. Tüm arkadaşlarım, tüm parti yetkilileri ve onlarla beraber görev yapan arkadaşlar herkesi iyi niyetinden ufacık bir şüphem yok. Herkes, gecesini gündüzüne katarak da çalıştı. Bakıyoruz 1 senede sanki hiçbir şey yapmamışız gibi bir duygu da var. Fakat 1 yıllık almanak çalışmasına baktığımızda, her sayfasını büyük bir keyifle çeviriyorum. Her sayfasında koca koca işler var. Ama o zaman da niyetim şuydu: O arabayı çıkarmak için omzumuzu verelim, zaten düz yola çıkınca koşacaktır. Bu çerçevede sanırım biraz çıktık gibi. İlk geldiğimizden çok farklı. Pandemi de var ama yine de kaynaksızlığa rağmen yapılan çok iş var. Güzel bir noktaya geldik diye düşünüyorum. Tam devir etme zamanı. Yol çok uzun yapacak çok iş var. Bunların başarıyla yapılması, sadece dünyanın en güzel en zengin şehrine değil; ülkeye hizmet. Bütün arkadaşlarımızın bu bilinçte olduğunu biliyorum. En ufacık bir hata yapma lüksümüz yok. Her şeyin de en iyisini yapmak zorundayız. Bütün ekibin; Başkan’ımızın, bu yolculukta yolunun açık olmasını, başarılarınızın daim olmasını diliyorum. Başarılarınızı, inanın bütün kalbimle, keyifle izleyeceğim. İnşallah ülkemizi bu sıkıntıdan çıkartıp, düzlüğe ulaştıracağız hep birlikte. Başkan’ımıza, bana bu ulvi görevi lütfettiği için ayrıca şükranlarımı sunuyorum.”
ÇAĞLAR: “BİZİM İÇİN BAŞARILI OLMAK BİR AMAÇ DEĞİL, SORUMLULUK”
Erkut’un ardından mikrofonu yeni Genel Sekreter Çağlar aldı. Kendisini göreve layık gören İmamoğlu’na teşekkür eden Çağlar, “Öncelikle Genel Sekreterimiz Yavuz Bey’e, en zor şartlarda görev yaptığı için kalb-i şükranlarımı arz ediyorum. Şu çok önemli; kamunun en önemli değerlerinden bir tanesi, şeffaflık ve hesap verilebilirlik. Sayın Başkan’ımızın da her konuşmasında vurguladığı gibi, bundan sonra sizlerle beraber yapacağımız tüm çalışmalarda şeffaflık ve hesap verilebilirliği göz önünde bulundurarak yol alacağız. Kamu kurumuyuz. Bütçeyi özenle kullanmalıyız. Zira, bir taraftan 16 milyonun hakkını ve hukukunu temsil ediyoruz. Daha önemlisi belki de 83 milyonun kaynaklarını kullanıyoruz. O yüzden hesap verilebilir ve şeffaf bir o kadar da açık ve dikkatli olmaya gayret edeceğiz. Yönetici olarak her ortamda her fikrin tartışılmasına çok açığım. Bizim için başarılı olmak bir amaç değil, sorumluluk” dedi.
İMAMOĞLU: “EŞİTLİKÇİ, ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ORTAM YARATMAK ZORUNDAYIZ”
Devir teslim töreninin son konuşmasını İmamoğlu gerçekleştirdi. Kurumsal anlamda “vefa” duygusunun önemine dikkat çeken İmamoğlu, Erkut’u dinlerken yaşadıkları sürecin gözlerinin önünden geçtiğini aktardı. Katılımcılarla annesinin kendisiyle ilgili bir duasını paylaşan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Ne hikmetse bunu, özellikle siyasi ortamlara girdiğim andan itibaren çok duyuyorum. Belki ondan önce aynı duayı ediyordu, farkında değildim. Annem, ‘Allah seni hep iyi insanlarla buluştursun’ diye dua eder. Bu duasına da öyle inanırım ki, tılsımdır yani. Hiç kimse bu maneviyata karşı çıkamaz, yanlış yapmama ya da yapılmasına fırsat tanımaz diye inanılmaz bir inancım var açıkçası. İşte gerçekten Yavuz Bey, onlardan birisiydi. Tam da annemin duasının karşılığıydı, bunu ifade etmek istiyorum. Güzel işler yaptık, zor günler geçirdik. Gerçekten meşakkatli bir yıl yaşadık; ama önümüzdeki yıllar, günler, aylar çok çok daha önemli. Çünkü gerçekten Can Bey’in de dediği gibi önümüze bakmak zorundayız. Ve önümüzdeki dönemde İstanbul’umuza, ülkemize, milletimize, bu güzel ülkenin bütün insanlarına; hangi siyasi görüşten, hangi inançtan, hangi kökenden olursa olsun, bütün insanlarına eşitlikçi bir şekilde hizmet etme noktasında, İstanbul’dan muazzam bir örnek çıkarmak zorundayız. Bunun yanı sıra yine biz bu güzel kentte ortaya koyacağımız kıymetli başarılarla gerçekten 16 milyon insanımıza ümit vermek zorundayız. Eşitlikçi, özgürlükçü bir ortam yaratmak zorundayız. Devletine saygılı, bayrağına ve milletine tutkulu bir ortamı var etmek zorundayız. Cumhuriyet’in değerlerinden, Atatürk’ün ilkelerinden asla vazgeçmeden, bu ülkeye ve bu cumhuriyete hizmet etmek zorundayız. Türkiye’nin önündeki o güzel döneme, bu ışıkla bakıp, daha yenilikçi, daha güzel kavramlarla süreci kuvvetlendirmek durumundayız. Bunu Yavuz Bey, bize fazlasıyla hissettirmişti ve bu güzel yolda yürüdük. Can Akın Çağlar Beyefendi’de de aynı kararlılık ve duyguları hissettiğim için, bugün el sıkıştık. Beraber yol yürüyeceğiz. Bütün bu kavramlar üzerinden inşallah güzel bir döneme hep birlikte imza atarız.”
ÇAĞLAR: “BU BENİM GALİBA KADERİM”
Konuşmaların ardından İmamoğlu ve Çağlar, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İmamoğlu ve Çağlar’a, CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, yeni Genel Müdür hakkında Ziraat Bankası’nda yönetici olduğu dönemde yaptığı kredi yolsuzluğu suçlamasıyla ilgili görüşleri soruldu. Bu soruya ilk yanıtı Çağlar verdi. Çağlar, hakkındaki iddialarla ilgili, şu yanıtı verdi:
“Bu benim, galiba kaderim. Hangi göreve başlasam, mutlaka böyle bir şey var. Yıl 2003. Ziraat Bankası’na başladım. Böyle bir talebim olmadan, kendimi Ankara’da buldum. O zaman da yine gazetelere manşetler oldu. ‘Bunlar, bu bankayı nasıl yönetecekler’ diye. BDKK’ya geçtik; orada da bir grup eleştiri oldu. Sonra işte özel sektöre tamamen yabancı bir şirkete geçtiğimde bir şeyler oldu. Herhalde bu kaderim. 35 yıldır bu piyasanın içindeyim. 35 yıl boyunca iyi günleriniz, kötü günleriniz olabiliyor. O iyilikleriniz size alkış olarak dönüyor. Buradan da inşallah o güzelliklerle ayrılırız diye umut ediyorum. Çalıştığınız her kurumla kendinizi özdeşleştirirseniz kimliğiniz çok karışık hale gelir. Dolayısıyla bize verilen görevi yaptık. Şuna çok dikkat ettim tüm çalıştığım görevlerde, özellikle de kamuda; siyasetin alanına hiç girmedik. Biz teknokrattık; teknokrat olarak tanımlanmış görevleri yaptık. Kurumlarımızı siyasetle entegre etmek gibi bir çabamız hiç olmadı. 83 milyonun emanetini taşıdık.”
ÇAĞLAR: “HAKKIMDA AÇILMIŞ BİR SORUŞTURMA YOK”
“Bunları yaparken zaman zaman eleştiriler illaki oluyor. Birkaç günden beri basına yansıyan eleştiriler de yine onlardan. Hem kamuda hem özel sektörde görev yaptığım her kurumdan ayrıldıktan sonra gece başımı yastığa rahat koydum. Bu kadar süre içinde hakkımda hiçbir soruşturma açılmadı. Yanlışlarınız da olabiliyor. Ama bu yanlışları yaparken, hukuk çerçevesinde yaptığımız zaman, bunun hesabını da son derece rahatlıkla verebiliyorsunuz. Türkiye’de denetim yapan tüm birimler tarafından incelenmiş ve hakkımızda herhangi bir soruşturma açılmamış konular tamamı. Bankanın kendi teftiş kurullarının yaptığı inceleme var, BDDK’nın, Sayıştay’ın yaptığı incelemeler var. Aykut Bey’in bir ara söylediği konulardan bahsediyorum. Daha sonra da Başbakanlık Teftiş Kurulu var. Türkiye’de bunun üstünde başka bir denetim yok. Devletin tüm denetim birimleri tarafından incelenmiş, denetlenmiş ve bugüne kadar hakkında soruşturma açılmamış biriyim.”
ÇAĞLAR: “AYKUT BEY’LE BİR TAM GÜN SOHBET ETTİK”
“Aykut Bey’in o tarihte dillendirdiği konuları da ifade edeyim. O basın toplantısının hemen arkasından, Aykut Bey’e bir arkadaşım vasıtası ile ulaştım. İstediği televizyonda, istediği ortamda kendisi ile bir araya gelmek istediğimi söyledim. Ertesi gün Aykut Bey’le oturduk, bir tam gün sohbet ettik. Söylediği konularla ilgili kendimi ifade ettim. Ondan sonraki süreçte son derece saygılı karşılıklı bir dostluk ilişkimiz olageldi. Ziraat Bankası’nda en uzun süre görev yapmış bir insanım. Hamdolsun hakkımda hiçbir soruşturma açılmamış. Ama bir sürü ihbarlara, birini tayin ediyorsunuz, birini terfi ettiriyorsunuz, arkasından bir sürü eleştiriler alabiliyorsunuz. Açıklık, şeffaflık ve hesap verebilirlik bizim için olmazsa olmaz kural olmalı. Yarın buralardan ayrılırken de başımızı yastığa koyduğumuzda 16 milyonun hakkının doğru temsil ettik diyerek gönül huzuru ile uyuyabilmeyi arzu ederek bu göreve başladık.”
İMAMOĞLU: “HİÇBİR ARKADAŞIM ELEŞTİRİSİZ GÖREVE BAŞLAMADI”
Çağlar’ın ardından aynı soruyu yanıtlayan İmamoğlu da şu ifadeleri kullandı: “Eleştiri olacak. Tahmin ediyorum kademesine göre hiçbir arkadaşım eleştirisiz göreve başlamadı. Buna Yavuz Bey de birçok insan da dahil. Aynen beni, aday yapıldığımda eleştirenler gibi. Böyle bir süreçtir, değişmez. Hiçbir insanın hesap veremeyeceği konu yoksa, hepsinin hesabını verebiliyorsa bizim için muteberdir. Özellikle kul hakkı, yolsuzluk, hukuksuzluk üzerine… Bu manada eleştiriler olacak. Tanımadan eleştiriler olacak. Bazı yanlış anlamalar olacak. Türkiye’nin özellikle son 20 yılı bu anlamda sıkıntılıdır. Ama ben, herkesle çalışmayı, herkesi kucaklamayı ve herkesin liyakatına, becerisine, inanmışlığına ve kararlılığına dönük bir hissiyatla süreci yönetmeye söz verdim; öyle yola çıktım. Bu manada yolumuzu devam ediyoruz. Can Akın Bey’le de hem sorusu geçen hem basına yansıyan konularda bana hesap veremediği hiçbir konu olmadığı için hem de o bahsettiğim liyakate, inanmışlığa, kararlılığa sahip olduğu için beraberiz.”
İMAMOĞLU: “BİZ, PARTİZANLIK BU ÜLKEYİ YÖNETSİN DİYE SEÇİLMEDİK”
“Bir kere CHP içerisinden kimler bu odada vardır diye baksak, tahmin ediyorum bu odanın en az yüzde 75’i CHP içerisinden gelen insanlar. Ama biz, partizanlık bu ülkeyi yönetsin diye seçilmedik. Ben, partiliyim ve partinin en iyi temsilcisiyim. Her partili böyle iddia eder. Ama onun ötesinde ben, bütün İstanbul’u kucaklayan ve her anlayışın içinde olduğu bir sistemi yönetmeye talibim. Kaldı ki, 86 bin çalışanı var bu kurumun. Son 1 yılda alınan insan sayısı 3 bin, 4 bin arasıdır en fazla. Geri kalanı, geçmiş dönemden kalmış insanlar. Ve ben iddia ediyorum; şu anda benimle çalışan 86 bin insanın memnuniyeti, bir önceki dönemden, şu 1 yılda bile en az 2 kat artmıştır. Ben, değişim için görevdeyim. Seçim meydanlarında da söyledim: Her partinin bana oy verdiğini de biliyorum. İktidar partisi de dahil buna. Bazı partilerin yöneticileri bile bana oy verdiğine dönük tahminlerim var. Bu manada; benim bu şehre ve insanlara bakışım böyle. Bu milletin ve bu toplumun ruh halini bozanların tam aksine; biz, terapiye, ruh halini düzeltmeye, buluşmaya ve kucaklaştırmaya geldik.”
İMAMOĞLU: “HESAP VEREMEYECĞİ BİR HUSUS OLMADIĞINA İNANDIM”
“Can Akın Çağlar Bey, bir partinin yönettiği bir dönemde kamu yöneticisi olabilir; ama bir partinin mensubu olmadığını biliyorum. Sorduğunuz soruya benim verdiğim cevap, benim bakış açımla ilgili. Evet, iktidar döneminde bürokratlık yapmış; başarılı. Hesap veremeyeceği bir husus olmadığına inandığım, o konudaki bilgileri ve belgeleri topladığım, dinlediğim bir kişi olarak aramıza katılmasından onur duydum. Yine burada, şu anki iktidar partisinin dönemine ait bürokratlık yapmış, yöneticilik yapmış insanlar benimle beraberler ve olacaklar. Bunların sayısı artacak. Çünkü, gün gelecek o sistemi de inşallah bizim anlayışımız yönetecek. O zaman biz, bütün bu partizanlığı, bu kurumların da içinden söküp atacağız. Bu kurumların içinde, barış içinde iş üretmek için, kardeş olmak için, bir arada olmak için, birlik olmak için mücadele vereceğiz. Şu an yaptığımızın tek tanımı budur.”
İMAMOĞLU: “ELEŞTİRİLERİN HEPSİNE VERECEK CEVABIM VAR”
“Ben, partili dostlarımı, yönetici arkadaşlarımı yadırgamıyorum. Bana olan tepkilerini de yadırgamıyorum. Eleştirilerin de hepsine verilecek cevabım var; aynen burada verdiğim gibi. Bu kadar şeffaf bir görev devir teslimi hatırlıyorsanız bana söyleyin. Bu kadar şeffaflığı ortaya koymamızın da sebebi, biz birbirimize, milletimize güveniyoruz be kardeşim ya. Evet; toplumun cadı avına dönüştürdüler, ama biz orada değiliz. O bakımdan kıymetli bir bürokrasi görevi yapmıştır. Elbette kendi iç dünyasında siyasi görüşü vardır. Ama ortaya koyduğu bir siyasi görevi olmayan, mesleğine tutkulu, iyi de başarılar elde etmiş birisiyle el sıkıştık ve yol yürüyoruz. Özeti, benim adıma bu.”