Eyüp Sultan’a gelenler Pierre Loti tepesine çıkıp kahve içmeden ayrılmak istemezler, bu tarihi kahvehaneye çıkarken yolunuzu biraz daha uzatıp, Karyağdı sokağına uğrayarak yıllarca varolmuş eski bir tekkeye rastlayacaksınız. Bahçesinde kiminin taşlı, kiminin taşsız mezarları, taş duvarına baktıkça geçmiş dönemlerde tutuklanan dervişleri hayale dalacaksınız. Eyüp Sultan’ın başka inançlara yaptığı ev sahipliğine değinirken, Eski bir Bektaşi tekkesinden bahsetmek zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.
Tekke, Eyüp sırtlarında, İdris köşkü mevkiinde, Karyağdı sokağı ile Ballı Baba (eski adı Balî Baba) sokağının birleştiği yerde olup etrafı duvarlarla çevrilmiştir. [1]
Karyağdı Baba tekkesinin Horasan erenlerinden olup İstanbul’un fethinde bulunduğu rivayet edilen Karyağdı Baba lakaplı Es-Seyyid Mehmed Ali Baba tarafından kurulduğu kaynaklarda yer almaktadır.
Şeyh Es-Seyyid Mehmed Ali’ye Karyağdı Baba denmesinin nedeni menkıbesine göre, çok sıcak bir yaz mevsiminde Ali Baba’dan bir keramet arzu etmişler. O’da yaz mevsiminde kar yağdırmış. O andan itibaren “Karyağdırdı Baba” diye anılmış ve bu da sonradan “Karyağdı Baba ”ya dönüşmüş. [2]
Yasaklı dönemden sonra Karyağdı Baba tekkesini tekrar ihya edenin Mehmed Necîb Baba olduğu sanılmaktadır. Aslen Karamürsel’li olduğu tahmin edilen M. Necip Baba’nın vefat tarihi 1874 yılıdır. Mehmed Necîb Baba’nın tekkede bir matbaa kurup, taşbaskı yöntemiyle “Risale-i Layihât-ı Câmi” adlı tasavvufi kitabı ve Hurufilerin Cavidânnâmesi basılmıştır. Hurûfîlerin temel eserlerinden olan “Işknâme-i İlâhî” kitabını iki kez basılması Hurûfîlik-Bektâşîlik tartışmalarını alevlendirmiştir.
Bu dergâh, 1826 yılında diğer Bektaşi tekkeleri meyanında yıktırılır ve Dergâh Şeyhi olan Mustafa Baba, üç müridiyle beraber İzmir Birgi’ye sürgün edilir. Dergâh daha sonra Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz zamanında Nakşibendi dergâhı adıyla yine açılmış olup gizlice Bektaşi ayinleri yeniden yapıla gelmiştir. O dönemde yeniden açılan Bektaşi tekkeleri, Sultan II. Mahmud’un Bektaşiliğin yasaklanmasına dair Fermanı resmen, halen yürürlükte olduğundan, Nakşibendî olarak gösterilmek zorunda kalınmıştır. O dönemde fiilen açık olan Bektaşi tekkeleri, ancak 1920 tarihinde resmen tanınmışlardır. [3]
İlginç bir bilgi olaraktan, ünlü tarihçi ve araştırmacı Abdülbaki Gölpınarlı’nın öz dedesi olan İbrahim Zuhur Bey, Karyağdı Baba Tekkesinin son dervişi olan Yaşar Baba’dan nasip almıştır. [4]
Bugüne geldiğimizde halen yıkık bir halde de olsa tekke varlığını sürdürmektedir. Hali hazırda tekkenin Tokat kökenli bir bekçisi ve zaman zaman geçmişi yad eden ziyaretçileri olduğunu öğreniyoruz. Özellikle Rami, Pazariçi, İslambey gibi mahallelerden Rumeli göçmeni ailelerin, geçmişte ciddi ziyaretçisi olan tekke, bugünlerde viranelik durumda yaşamını bir şekliyle sürdürüyor. Eyüp ilçesinin inanç değerleriyle öne çıkmaya çalıştığı son 20 yıldır, böylesine önemli bir tekke neden restorasyon çalışmalarına alınmamış diye soruyor her gören sanırım. Umarız ki, tıpkı Haliç kenarındaki Bahariye Mevlevihane’si gibi bu Tekke’nin de bir inanç müzesine dönüştürülerek, Eyüp’teki farklı kimliklere ve inançlara duyulan saygıyı gösteren bir girişim, ilgili kurumlar tarafında gündeme alınır.
Kaynak;