Genel Başkan Faruk Sezer, "Genel müdür intiharların nedenlerini ortadan kaldırmak yerine Amerika, Almanya, Avusturya ile karşılaştırarak, az buluyor. İntiharı kesin şekilde yasaklayan bir dinin mensubu polisi bu noktaya getiren nediri, soruşturmak yerine az buluyor. Bu talihsiz bir açıklamadır, topu taca atmaktır. İntihar sayısı kaç olsaydı genel müdür bunu araştıracaktı" diye sordu.
'İNTİHARI YASAK KILAN BİR DİNİN MENSUBU NASIL OLUYOR DA İNTİHAR EDİYOR?'
Genel Başkan Faruk Sezer, polis intiharlarıyla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerektiğine dikkat çekerek, "İntihar sayısı kaç olunca genel müdür bunun araştırılmasını isteyecekti. Bu intiharların nedeni sadece borç, ailevi sıkıntı, ruhsal bunalım değil; teşkilattaki baskılar, yıldırmalar, sürgünler nedeniyle oluyor. Biz Amerika, Almanya, Avusturya ile karşılaştırılacak bir ülke miyiz? İntiharları kesinlikle yasak kılan bir dinin mensubu nasıl oluyor da intihar ediyor? Genel müdür, intihar sayısı kaç olursa harekete geçecek? neden sorunun temeline inilmiyor? İntiharların nedeni, genel müdüre göre sosyal medyaymış. Bu topu taca atmaktır, suçu başkasına atmaktır. Suçluluk duygusuyla yapılan bir açıklamadır" dedi. Sezer, sosyal medyanın intiharları artırmadığını sadece ortaya çıkardığını belirterek, daha önce cinnet geçirerek ailesini ve kendisini vuran intiharların kamuoyuna yansıdığını, evinde tek başına yaşanan olayların ise örtbas edilirken; artık sosyal medya aracılığıyla bunların saklanamadığına dikkat çekti.
Kocaeli'nde yaşanan son intiharda Emniyet Müdürü'nün açıklamalarına vurgu yapan Sezer, o polisin çok başarılı, çok düzgün olduğunu; ailevi ve ruhsal problemleri bulunmadığı bizzat emniyet müdürünün dile getirdiğini belirterek şöyle konuştu:
"Bu arkadaşımız intihar edecek adam değildi, dedi emniyet müdürü. Biz de öğrendik ki görev yaptığı yerde sıkıntılar yaşamış, amirinden görev yerinin değiştirilmesini istemiş ama değiştirilmemiş. Nedir arkadaşlarımızı intihara sürükleyen nedenler? Bunun birinci nedeni aşırı şekilde, iki dudak arasında çalıştırılmamızdır. 13 saat görev yapan arkadaşım, evine gittikten iki saat sonra yok maç, yok konser, yok miting, yok şehre ziyaret var, diyerek geri çağrılıyor. 13 saatlik çalışmanın üzerine 5 saat on saat daha çalıştırılıyor. Bakın Gezi Parkı olaylarında İstanbul Emniyet Müdürü kendisi açıkladı, 18 günde polisimizi sadece 1 gün evine gönderdik, dedi. 17 gün bu insanlar kartonların, bankların üzerinde oturdular. Yattılar. 17 gün kartonun üzerinde uyumaya çalışan bir polisin sağlıklı düşünmesi mümkün müdür? Evinde ne kadar huzurlu olursa olsun, 17 gün..."
"DERSHANE ÖĞRETMENİ YERİNE DEVLET ÖĞRETMENİYLE EVLENSEYDİN!"
Sezer, özellikle genç polislerin eşlerinden ayrı görev yaptıklarına dikkat çekerek, "Eşi özel okulda, dershanede öğretmen, özel hastanede hemşire ya da 4-C'li olarak devlette çalışıyor. Tayinini polis eşinin yanına yaptıramıyor. Amirine bu durumu anlatan polise, 'kardeşim sen de devlette çalışan öğretmenle evlenseydin' ya da 'söyle istifa etsin' yanıtı verilerek gönderiliyor. Bu yaşam pahalılığında tek maaşla geçinmek mümkün mü? Hele de çocuk okutuyorsanız, eviniz kiraysa?" dedi.
DOKTORA DEĞİL, MAHKEMEYE
Başkan Sezer, intihara teşebbüs eden polisin doktora gönderilmek yerine soruşturamaya uğradığını belirterek, "657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, ruhsal tedavi gören memura iki yıla kadar ücretli izin verir. İki yıldan fazla süren tedavilerde ise o kişinin malulen emekliliği istenir. Ama bizde intihara teşebbüs edeni doktora göndermek yerine, soruşturmaya gönderiliyor. Genel Müdür Rehberlik-Danışma Merkezi kurduklarını söylüyor. Sorun bakalım, o merkezde rehberlik mi yapılıyor, yoksa fişleme mi; kendilerine gelen dosyayı o kişinin müdürüne mi gönderiyor? Doktora göndermesi gereken dosya, müdürlerin önüne gidiyor. Ben bizzat şahit oldum, bir arkadaşım bana intihar etmek istediğini söyledi, benden yardım istedi. Hakkında hem adli hem de idari soruşturma açıldı. Beni de tanık olarak mahkemeye çağırdılar" diye konuştu.