Gazeteci Murat Ağırel, bugün Yeniçağ gazetesinde yayınlanan yazısında, eski İBB yönetimi tarafından 2011-18 döneminde 2 milyar 200 milyon lira bedelle kiralanan 827 aracın Cumhurbaşkanlığı, AK Parti Genel Merkezi, Irak Devlet Başkanlığı ve bazı vakıflara
Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel, bugünkü yazısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), 2011-2018 yılları arasında, 2 milyar 200 milyon lira ödeyerek kiraladıkları araçların OGS-HGS ve GPRS kayıtlarını inceleyen teftiş kurulunun raporlarına yer verdi. Raporda; İBB Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’nın yaptığı çalışma sonucunda; Cumhurbaşkanlığı’na 480, AK Parti Genel Merkezi'ne 8, AK Parti İl Başkanlığı’na 62, Irak Devlet Başkanı'na 6, TBMM Başkanlığı'na 54, Okçular Vakfı'na 4, TÜGVA'ya da 5 araç tahsis edildiğinin tespit edildiğini aktaran Ağırel, İBB’nin İstanbul Valiliği’nden isteği soruşturma izni talebinin ise reddedildiği bilgisini paylaştı.
“BU DERİN İSRAF KALEMİ VE SORGULANMALI”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin konuyla ilgili sorularını, Florya’daki İstanbul Planlama Ajansı Yerleşkesi’nde yanıtladı. İmamoğlu, “Murat Ağırel’in yazısında adı geçen isimler doğru mudur? O araçlar, onlara mı tahsis edildi” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Ne yazık ki doğru. Tabii burada en kötü tarafı şu: Kamu kurumu, bir başka kamu kurumuna katkı sunabilir. Elbette bunun da bir vicdani oranı, sayısı vardır. Onu aşıyorsa, o da sorgulanmalıdır; o ayrı bir mesele. Ama onun ötesinde bir kulübe, bir derneğe, sıradan bir biçimde dağıtır gibi dağıtılması, hiçbir gerekçesi olmadan dağıtılması çok yanlış. Tablonun en kötü verisi, bir siyasi partiye bu kadar araç, 70-80 araç niye tahsis edilir? Bu niye verilir? Bunu tarif etmek, tanımlamak mümkün değil. Kamu kurumunun malını, daha doğrusu 16 milyon insanın parasını çarçur etmektir, heba etmektir. Duyduğumuz kaygı zaten buydu aslında. Geçmişte, 31 Mart seçiminden sonra görev aldığımız andan itibaren kaygı duyduğumuz buna benzer olaylar ve buna benzer konuların bizdeki verileriydi. Günün sonunda ikinci kez görevi teslim aldığımızda, gördük ki birçok araç iade edilmiş, bazı veriler yok edilmiş. Ve biz, bunlara ulaşamadık, erişemedik. Elimizde olan verilerle, elimizde olan bilgilerle, kurum içindeki araştırmalarımızda ortaya çıkan rapor bu. Kaldı ki, bu işin soruşturmasını, incelemesi için valiliğe, neredeyse bir yıl önce yaptığımız bir başvuru var. Ne yazık ki bu başvurumuz da valilikce reddedildi. Yani valilikten almamız gereken izin, alınamadı. Biz, mevcutta kurum içindeki elde ettiğimiz bilgiler üzerinden bu raporu oluşturduk. Bu derin bir israf kalemidir ve sorgulanması gerekir. Günün sonunda, bu suçu işleyenlerden de bu kamu zararının tahsil edilmesi gerekir.”
“HGS VE OGS KAYITLARI TÜMDEN YOK EDİLDİ”
İmamoğlu’na, “OGS-HGS kayıtları çok önemliydi. Özellikle bunun üzerinde durduğunu söylemiştiniz. O kayıtlar istenecekti. Onun neticesi ne oldu? Biz 827 aracı konuşuyoruz ama bilmediğimiz daha çok araç mı var” sorusu da yöneltildi. İmamoğlu, soruyu, “Biz, olduğunu tahmin ediyoruz. Ama elimizdeki verilerle, şu an mevcutta oluşturulabilen rapor bu. OGS-HGS mevzusu, zaten hatırlarsanız bir veri kopyalama meselesiyle çok gündeme getirildi, soruşturmalar açıldı. Aslında bizim o zaman yapmak istediğimiz şey, işte bu verilerin bir yedeklenmesi ve günü geldiğinde kamu adına bir zarara uğratılmadan bu veriler üzerinden araştırma, sorgulama, denetleme yapılabilmesiydi. Kaygı duyuyorduk ve o kaygı ne yazık ki karşılığını bulmuştur. Yani düşünsenize; arabaların tipleri değiştirildi, arabaların modelleri değiştirildi, markaları değiştirildi, başka bir manzara önümüze koydu. Yoksa bizim Yenikapı'ya yolladığımız araçların dışında markaların, modellerin de kullanıldığını biz çok iyi biliyoruz. HGS ve OGS gibi kayıtlar, ne yazık ki işte o söylediğim ara dönemde tümden yok edildi ve biz, o verilere ulaşamadık, erişemedik” şeklinde yanıtladı.
“70-80 ARABA BİR SİYASİ PARTİYE NİÇİN VERİLİR?”
İmamoğlu, “Bugün açıklanan raporda da şu detaylar dikkat çekiyor: Sadece araç değil; yakıt, şoför ve aynı zamanda geçiş üstünlüğü sağlamak için kullanılan bazı sistemler… Bunu nasıl yorumlayacaksınız” sorusuna da şu sözlerle yanıtladı:
“Biz, iki konuyu çok önemsemiştik: Tasarruf ve israf. Ramazan ayında ben bu duyguya çok inanırım; arınma ayı ederim Ramazan ayına. Birçok konudan, birçok kötülükten arınmış bir Büyükşehir Belediyesi'nin varlığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yani belli vakıflara, dizilere, ona buna para yağdıran iştiraklerimiz, artık İstanbulluya yardım ediyor. Artı; İstanbullunun korunması gereken kültür varlıklarını korumaya çalışıyor. Bu, aslında bir mantalite değişimi. O bakımdan, ne yazık ki bugünkü yoksullukta, çok daha fazla konuşulması gerekiyor. Hani az önce dedim ya; bir siyasi partiye niçin verilir 70-80 araba? Sadece arabada da değil. Şoförü veriliyor; niçin verilir? Yakıtı veriliyor her şeyiyle. Bunun bütün masraflarına baktığınızda, derin… Daha ötesi tekrar ifade edeyim: Kamu kurumu dahi olsa, kullanım biçimi sorgulanmalıdır. Yani bir kamu kurumuna veriyorsunuz da eğer orada birileri, aileleri ya da ailelerinin ihtiyaç duyduğu bir takım kişilere kadar bu iş dağıtılıyor, suistimal ediliyorsa, ben, o kamu kurumunu da reddederim. Kim olursa olsun. Çünkü, bizim neticede kullandığımız kamu kaynağı, yine kamu yararına kullanılmalıdır; bir şahsın yaşam koşullarını iyileştirme adına kullanılmamalıdır. Bu bakımdan, tam da Ramazan ayında söyleyelim ki; israf haramdır. Ne yazık ki, o dönemde harama imza atılmıştır. Biz, kamu adına, kamu lehine bu süreci takip edeceğiz ve soruşturmanın üstüne gideceğiz. Mutlaka kamu zararının tahsil edilmesi ile ilgili de gereken işlemi yapacağız.”