Mehmet Ferah Emeklilikte Yaşa Takılanlar için kaleme aldığı yazısıyla tarihe not düşüyor
Hayatının büyük bir kısmını yoksullukla mücadele içerisinde geçirmiş, çoluk çocuğunun rızkını çıkartmak için Avrupa standartlarında olduğu gibi 8 saat değil, kendilerine dayatılan şartlar neticesinde en az 12 saat çalışmış emekçiler.
Gecesini gündüzüne katarak en zor işte, yoğun ve yorucu mesailer harcayan işçiler.
Memleketinin sevdalısı olduğu için hiçbir şekilde bu durumdan şikâyetçi olmayan bir kuşak.
Türkiye’nin topyekün orta kuşağı.
Haklarının iadesinden başka bir talepleri yok.
Mağduriyetlerinin giderilmesinden başka bir söylemleri de.
Şimdi birileri de kalkıp kavgada bile söylenmeyecek kadar abes bir laf ediyor:
“Boş işler bunlar!”
Ömrü boyunca yokluk, sefalet yüzü görmeyen,
Açlık kaygısı olmadan, işsizlik kavramını zihninde hiç barındırmadan, koltuğunun rahatlığıyla ağzına gelen her şeyi konuşmanın hakkı olduğunu düşünen bu zat-ı muhterem halkından uzaktır.
Halktan uzaklaşan halkın hakkından da uzaktır.
Haklılığını tüm Türkiye’nin onayladığı bir davayı savunanlar da ona çok uzaktır artık.
Çözümü olmayan hiçbir mevzu halk tarafından dillendirilemez.
Saçma sapan yerlere, yoktan var edercesine ikram edilen paraların hesabını sormaya muhalefet harici kimse cesaret edemiyor.
Demiyorlar ki:
“Aga bu nedir?”
“Bu bolluk neredendir?”
“Ellere var da emekçiye neden yoktur?”
“Bu insanlar ‘Türemiş’se kim türetti bunları?”
“İstanbul’da 20 bin, İzmir’de 25 bin kişi neden toplanmış?”
diye soran eden bir Allah’ın kulu yok mu iktidarda?
Uzaktan seslendik duymadınız beyler, ahan da Ankara’ya kulağınızın dibine geliyoruz 10 Şubat’ta.
Neredeyseniz, hangi randevunuz varsa o gün askıya alın. Çok önemli bir mevzuda, sizi yakından ilgilendirecek bir iki çift laf edeceğiz.
Vakit ayırabilirseniz sadece o gün bekleriz.
31 Mart’tan sonra randevu veremeyebiliriz çünkü.