Lozan, Irak, vesaire.

Suni gündem konusunda üzerimize yok evelallah.

Irak’ta bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.

Ama bugünlerde tartışılan her nedense Lozan.

Yani konu Irak olmasın da ne olursa olsun.

Bu uğurda Lozan’dan bile vazgeçebiliriz.

Bizim bunu iç politikada vakit geçirmek için yaptığımızı farketmeyen garibim Çipras telaşlandı, Türkiye adalara çıkartma yaparmı korkusuyla her gün demeç veriyor.

Gerçi bizim Donanma şu sıralar Kınalıada’ya bile çıkartma yapacak durumda değil, ama adam farkında değil herhalde.

Kimbilir, belki de tam tersi. Farkındadır da ‘Lozan yok sayılırsa acaba Sevr’i devreye sokabilirmiyim’ hesabı yapıyor olabilir, aman dikkat.

Yani, olur da konu uluslararası bir hal alırsa çok dikkatli olmamız gerekiyor.

Böyle konularda ‘tarihi tarihçilere bırakalım’ iddiamızdan bu seferlik vazgeçsek iyi olur kanaatindeyim..

Öyle ya, tek karar vericimiz tarih konusunda pek iyi değil.

Elbetteki müthiş tespitlerine bizim saygımız sonsuz ama Lozan antlaşmasında imzası olan devletler sorun yaratabilirler, benden söylemesi.

Mesela, Malazgirt savaşının 932. yıldönümünde tarihe bir not düşmüştü,

“Romen Diyojen ikiyüzbin askeriyle Sultan Alpaslan’ın ellibin kişilik ordusuna batarya batarya, gülle gülle saldırırken ...”  diye.

Böylelikle tarihte topun kullanımını 250 yıl erkene çekmişti, ama bu karardan adamların haberi yok, itiraz gelebilir.

Veya muhalefeti eleştirirken,

“İstanbul’un tarihçesini bilmiyorlar, tarih bilseler konuşmaya yüzleri olmaz. Öyle Romen Diyojen gibi elinde mercekle dolaşılmaz” demişti.

Biz bu tür bir açıklamaları Türkiye’de gargara yapar geçeriz.

Ama Lozan’ın tarafları “Yok efendim, Romen Diyojen bir Bizans kralıydı ve Sinoplu felsefeci Diyojen ile bir alakası yoktu.” diye tutturabilirler.

Üstüne üstlük,

“Sinoplu Diyojen mercek değil fenerle dolaşırdı.”

“Mercekle dolaşan ise hayali İngiliz dedektifi Sherlock Holmes idi ve bu taraklarda bezi yoktu.” diye diklenebilirler.

Velhasıl tarihteki birbirinden farklı konuları potpuri yaparak sunmak burada iş görür ama dışarda yemeyebilirler, uyanık olalım.

Ara sıra kamuoyunu bilgilendirme babından ortaya attığı;

“Olimpiyatlara adını veren Olimpos dağı Antalya Çıralı’dadır.”

“Almanların Göthe’si varsa İspanyolların Sokrates’i var.”

“Amerikayı Kristof Kolomb değil, 1178’de Müslümanlar keşfetti.”

Gibi herkezin gözünden kaçan tespitler bizi tarih dersinden sınıfta bırakabilir, aman tedbiri elden bırakmayalım.

Ve de “Sizi gidi Lozancılar sizi” gibi parlak deyişlerin dışarda müşterisi olmadığını, bunların ihracattan ziyade yerli pazar için üretildiğini unutmayalım sakın.

Sahi bu arada,

Irak’ta ne oluyor acaba?