HÜKÜMET TOTO

Seçim sonuçları ortaya çıktı ama bu sonuçtan henüz bir hükümet çıkmadı.

Seçim öncesinde bolca oynanan “seçim toto,” şimdi yerini “hükümet toto” tahminlerine bıraktı.

Bu durumda da elbetteki her kesim kendi ihtiyacını karşılayacak hükümet formülünün en iyi çözüm olacağını iddia edecektir.

Ne de olsa normal zamanda paralı olan İddia şu sıralar bedava.

Oyun meşhur “siyasette herşey mümkün” sözü üzerine kurulur.

Ama o söz lafın gelişidir, bazı şeyler kesinlikle mümkün değildir ve çok zorlamanın bir faydası olmaz.

Olmuş gibi görünür ama olmaz.

Veya olan şey, olması gereken şey olmaz.

Mesela şu anda iş dünyasının, AKP ile koalisyon kuracak bir ortak veya AKP azınlık hükümetine dışardan destek verecek bir parti araması, olmayacak bir şeyi olur hale getirme çabasıdır.

Önümüzdeki günlerde başta yandaş medya olmak üzere oldukça geniş bir kesim ekonomik istikrar gerekçesiyle bu planı çok dillendireceklerdir.

Bu çabanın beyhude olacağını yaşayıp göreceğiz.

“Nasıl bir hükümet ortaya çıkmalı?” sorusunun cevabına ulaşmak için,

seçimden epey öncesini,

seçim sürecini,

ve seçim sonuçlarını, dolayısıyla seçmenin – en azından yüzde 60’ının - Yeni Türkiye’den ne beklediğini iyi okumak gerekir.

Seçim sürecinde İktidar partisinin”bunlar dinsizdir, ateisttir, zerdüşttür bölücüdür, teröristtir, kafatasçıdır, ahlaksızdır, paralelcidir” ithamları ortada.

Muhalefet partilerinin, olası bir koalisyon durumunda AKP’ye içerden veya dışardan destek vermeyecekleri sözleri de ortada.

Buradan doğal olarak “AKP ile değil diğer partilerle koalisyon veya işbirliği yaparız” anlamı çıkar. Tersi doğal olmaz.

Bu seçim sonuçlarına göre seçmenin Yeni Türkiye’den beklentisi nedir?

Eksiği gediğiyle ve iyimser bir bakışla,

Erdoğan Devlet Başkanı olmasın.

Suriye’ye asker gönderilmesin ve oradaki bazı kesimlere yapılan yardımlar kesilsin.

Ballı ihaleler dönemi sona ersin.

Üzeri örtülen yolsuzluk dosyaları açılsın.

Medya üzerindeki baskılar ortadan kalksın, yandaş medyanın hortumları kesilsin.

İktidarın sevmediği insanlar-şirketler mesnetsiz davalarla mahkemelerde süründürülmesin.

Aslına bakarsanız bu liste bana bir hükümet proğramıymış gibi geldi.

Ne de olsa bir hukuk devletinde olması gereken temel hususlar.

Bir anlamda ülkenin normalleştirilmesi.

Peki bu beklentileri nasıl bir hükümet karşılar?

Elbetteki Meclis’te 292 milletvekili bulunduran muhalefet partilerinin ortaya koyacağı bir hükümet.

Az buz değil, salt çoğunluktan 16 fazla.

Bu model olmazsa ne olur?

45 gün içinde erken bir genel seçim olur ve koalisyondan kaçan seçmen AKP’yi tek başına hükümet yapar.

AKP iktidar, Davutoğlu Başbakan olur, Bakanlar Kurulu Listesi’ni Erdoğan yapar, sonrada kendi listesini onaylar.

Davutoğlu’nun görevinde kalması veya yerine başka birinin gelmesi bu tabloyu değiştirmez.

Bazıları, demokrasilerde çare tükenmez dese de, bu sadece bir zamanlar pazarlık için vakit kazanmak üzere söylenmiş nafile bir laftır.

Bu laftan sonra ortaya çıkan Milliyetçi Cephe’leri,

arkasından çarelerin tükendiğini,

en sonunda da demokrasinin rafa kalktığı zamanları iyi hatırlarız.

Halen yürürlükteki Anayasa bu dönemlerin ürünüdür.

Gelelim günümüze…

Öncelikle nelerin olmayacağını ortaya koyarsak, nelerin olacağı noktasına yaklaşabiliriz.

Erdoğan’ın yöneteceği AKP’li seçenekleri bir kenara koyarsak flu olan resim biraz olsun netleşir.

Bu durumda muhalefetin en büyük partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başbakanlığında,

üç partinin koalisyonu ile,

iki partinin koalisyonu, üçüncü partinin dışardan desteğiyle,

veya bir azınlık hükümetine diğer iki partinin dışardan desteğiyle hükümet kurulur.

Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, CHP’nin ulusalcı kanadıyla MHP’ye bir yakınlığı zaten var.

Ekmel abi’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığında MHP’nin önerisini hiç düşünmeden kabul etmişliği var.

Daha ne olsun, gidip de o partiye üye olacak hali yok ya.

Emanet! oylarıyla HDP’ye bir yakınlığı var.

HDP’nin emanet oylar için “merak etmeyin, mesaj alındı, gereğini yapacağız” sözü var.

Yalnızca bir bölgenin değil, Türkiye’nin partisi olacağız iddiası var.

Şimdiden Batı’da “HDP’ye bu kadar oyu kim verdi” sohbetleri var.

Erken seçimde çok büyük ihtimalle bu oyları bir daha alamama durumu var.

Emanet oylar olmadan barajı geçememe durumu var.

Var oğlu var.

İşin garibi, üç partili koalisyon için en zor ikna edilecek parti HDP gibi görünmesine rağmen, aslında ölüm ile sıtma arasında seçim yapmak zorunda kalacak bu partinin fazla bir seçeneği yok.

Ya yukarda saydığım formüller çerçevesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun başbakanlığını kabul edecekler,

Ya da parti liderleri haricinde atanacak ortalama! birinin başkanlığında kurulacak bir hükümete, içerden veya dışardan destek verecektir.

Bu çözüm -zor olsa da- diğer iki parti tarafından yabana atılmayacak bir formüldür.

Netice itibariyle bu uzlaşma, bir koalisyon protokolü çerçevesinde, 1-2 yıl içinde yapılacak bir erken seçime kadar olacaktır.

Bir anlamda restorasyon hükümeti olacak ve bu seçime AKP-Devlet bağlantısı kesilmiş olarak girilecektir.

Unutulmaması gereken husus AKP’nin halen yüzde 41 oyu var ve bu oy daha aşağılara çekilmeden yapılacak bie erken seçim üç muhalefet partisinin sorunlarını çözmez.

Ve de, bu iki çözüm dışındaki tüm seçenekler Erdoğan’lı sistemlerdir.

Peki asıl işi üç parti arasında hakemlik yapacak olan bu ortalama başbakan kim olur derseniz, müsaade edin de o konuya hükümet turlamaları sırasında gelelim.

Ama Cüneyt Çakır’ın olmayacağını şimdiden söyletebilirim.

 

Sami Erkan