Başkanlık sistemi yolda

Ankara ısındı, Meclis hareketli.

Yeni anayasa taslakları ortalıkta dolaşmaya başladı.

İşin aslında ortalıkta taslak falan yok ama lafı var, herhalde taslak da arkadan gelir.

 

Peki bunca yıldır 12 Eylül Anayasası ve tek parti hükümetleriyle ülkeyi yöneten AKP’nin yeni anayasa ihtiyacı nereden çıktı?

“Biz zaten son on yılda demokrasiden ileri demokrasiye geçmiştik, daha da ilerisine gerek var mı?” demeyin.

Demek varmış.

Daha da ilerisininin adresi belli.

Başkanlık sistemi.

 

Peki Başkanlık sistemi nasıl gelir?

 

Fazla karmaşık değil.

Hepsi hepsi 3 adımda bu iş hallolur.

 

Birinci adım en uzun, meşakkatli ve kritik olanıdır.

 

Kamuoyunda mevcut anayasanın demokratik olmadığı ve değişmesi gerektiği algısı yaratılır.

Bu süreçte “Başkanlık sistemi şart değil, olsa da olur, olmasa da, önemli olan demokratik bir anayasa, biz her şeyi görüşmeye hazırız” gibi ayaklara yatılır.

CHP’nin üzerinde çok durduğu milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılması teklifi sulandırılır.

Bu malzeme TV kanallarındaki haberlere, açık oturumlara servis edilerek yeni anayasa gerekliliği beyinlere iyice kazınır.

Sonra da “Muhalefet değişimden kaçıyor!” salvolarıyla hücuma geçilir.

Şu sıralar birinci adımın ısınma turlarındayız.

Muhalefet mindere adımını attı bile, arkası çabuk gelir.

 

İkinci adımda Meclis’te halk oylaması için 330 bulunur.

 

Nasıl mı?

 

Meclis’teki nafile turlardan sonra “Partiler arasında mutabakat sağlanamadı” anonsu ile birlikte diğer adıma geçilir.

Muhalefet sıralarında oturan 233 milletvekilinden bazıları şu sıralar gelecek cazip teklifleri reddetmek kabalığını göstermezler elbet!

Zaten topu topu 14’e ihtiyaç var.

“Mesele demokrasiyi kurtarmaksa gerisi teferruattır” düsturunu elden bırakmayan bu arkadaşlar arasından 14 vatansever itina ile seçilir ve çok ileri demokrasi kurtulur.

 

Daha geçenlerde Tuğrul Türkeş AKP’ye geçip “MHP’yi iktidar yaptım” dedi mi? Dedi.

Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’da partilerini iktidar yapmadılar mı? Yaptılar.

AKP’nin “Aslan Sosyal Demokrat” bir Kültür Bakanı oldu mu? Oldu.

Bu özverili devlet adamlarımız ileri demokrasimizi ayakta tuttular mı? Tuttular.

Daha ne yapsınlar birader?

 

1970’lerde, Meclis’te çoğunluğun bıçak sırtı olduğu bir dönemde bir transfer rivayeti vardır.

 

CHP’nin çok keskin bir milletvekili bir sonraki dönemde partisinden aday olamayacağını anlayınca AP’ye geçmek ister ve Demirel kabul eder.

Kurmaylarından birisi “Olur mu Genel Başkanım, bu adam bize kürsüden köpek gibi havlıyordu” diye itiraz edince, Demirel de “İyi ya, bırak bizim tarafa geçip öbür tarafa havlasın” der.

 

Neyse ki bu sadece bir rivayet, hiç yoktan aklıma nereden geldiyse…

 

Unutmayalım, bizim demokrasi tarihimizde vatan kurtarmak için karşı takıma transfer olmak yaygın bir teamülüdür.

Nede olsa hem bonservis bedeli yok, hem de getirisi fazla.

Bakalım tek bir dönemde DSP, DYP, ANAP, MHP arasında 6 kez yatay geçiş yapan Fırıldak Kubilay’ın rekoru kırılacak mı?

 

Üçüncü ve son adım olan halk oylamasının sonucunu merak etmek gereksiz.

 

Niye mi?

 

Tekrar olmasın diye yazmıyorum, 7 Haziran seçimlerinden önceki “Barajlı seçim” yazımdaki eşek fıkrası halen geçerli.

 

Üstüne üstlük artık birde “Ben daha çok okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum” diyen yüksek tahsilli bir bilim adamımız var.

 

Mecburi eğitimin sekiz yıl olduğu bu ülkede ortalama tahsil yedi yıl olduğuna göre,

 

Sizce sonuç ne olur?

 

Sakın sürpriz oynamayın, kaybedersiniz.

 

Peki bu senaryoya göre yakında bir Devlet Başkanımız mı olacak?

 

Pek değil,

 

Demem o ki, birinci adımı kaybeden oyunu kaybeder.